Hatta Demokrat Parti’nin bu denli esamesinin
okunmayışını, MHP ve BBP’nin Ak Parti politikalarından farklı bir politika
geliştirme hususunda gayet isteksiz davranmalarını, kısaca sağ ve merkez sağda
yer alan diğer siyasi partilerin hali hazırdaki tüm politikalarını; yakın
gelecekteki yeni Ak Parti yapılanması ile açıklamanın gayet mümkün olduğuna
inanıyorum.
Bu açıklamayı duygusal ya da yanlı bulanların aslında şu
soruyu kendilerine sormaları ve duygusal değil mantıklı cevap vermeleri lazım: “Mevcut
siyasi konjonktürde merkez sağda herhangi bir siyasi partiye ihtiyaç var mı?”
Bu soru bağlamda; AK
Parti iktidarı bir sonuçtur. Merkez
sağ siyaset hitap ettiği kitlenin arzularını siyaseten 1950’den 2000’e dek
karşılamıştır. Siyaseten talebi karşılanmayan merkez sağ kitle mensubu
kalmamıştır. Bu kitle siyaseten doyduktan sonra diğer bazı toplumsal ve
ekonomik taleplerle sesini yükseltmeye başlamıştır. İşte bu noktada merkez
sağda yer alan siyasi partiler bu merkez sağ kitlenin toplumsal ve ekonomik
yeni taleplerini karşılamada yeni tarz bir siyaset geliştirmede güdük kaldı.
İşte bu eski kitlenin bu yeni taleplerini karşılama vaadiyle yeni bir siyasi
parti ortaya çıktı 2000’lerin başında. Bu yeni siyasi parti hem muhafazakar hem yenilikçi olduğunu,
toplumsal kesimleri kucaklayıcı olacağını, gücünü kurumlardan değil halktan
alacağını ve belki de en önemlisi yeni bir imtiyazsız ekonomik sınıf
yaratacağını ifade etti.
Siyasette ve toplumsal yaşamda güç boşluğuna yer yoktur,
affedilmez, hemen doldurulur. Öyle de oldu; kurumlar arası çatışmalardan, banka
hortumlamalarından, bir sınıfın haksız ve hadsiz bir biçimde devasa biçimde
varsıllaşmasından, kötü ekonomik gidişten, “sen” “ben” “öteki” kavgasından,
ötekileştirilmekten bıkmış halk düğmeye bastı, ampul yandı.
Ak Parti iktidarı Türkiye’nin yaşaması gereken bir
siyasal süreçti, yaşandı. Asıl düşündürücü olan bu denli uzun bir süre
iktidarda kalan ve tam da bu nedenle hemen tüm siyasi cazibesini ve toplumsal
karşılığını yitirmeye eninde sonunda yazgılı bir siyasi parti’nin bu uzun
siyasi yolculuğu esnasında karşısına merkez sağda rakip bir siyasi parti
yapılanması çıkmamış olmasıdır.
Bu açıklamalardan sonra adımızı “AKP’nin hizmetlisi”
olarak çıkarırlar. Bilmezler bir kez dahi oy vermediğimizi, ideolojisini
paylaşmadığımızı ama yiğidi de hakkıyla gömmekten imtina ettiğimizi. Zaten
sloganlarla, kalıplarla, şablonlarla, zihin zincirleriyle, ön yargılarla,
ötekileştirmelerle, “bizden” “onlardan” bağırışmalarıyla bu siyasi ortama
ulaşılmadı mı? Böylelerinden hiç hesap soran yok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder