ABD
dış politikası liberal temellere dayanmaktadır. Bu politikanın gerçekleşmesi
için uygulanan realist politikalar her ne kadar
bazı çelişkilere neden olsa da. Amerika’nın nihai hedefi demokrasi,
serbest ticaret ve uluslararası hukuka dayanan bir küresel uluslararası düzeni,
normal düzen olarak görmektir. Özgür olmayan toplumlarda hukuk anlayışının
bulunmadığı düşünülürse, bu devletlerin ABD’nin potansiyel hedefi haline
gelmesi kaçınılmazdır. Pareto’nun ‘elit teorisinde’ değindiği özgürlük
denklemi, ABD’nin dış politikaya bakışını önemli ölçüde etkilemiştir. Pareto’ya
göre insanlar özgür olmak zorundadır. Özgürlük bir gereklilik değil bir
mecburiyettir. Özgür olmayanların da
özgürleştirilmesi gerekir. Çünkü, özgür olmayan toplumlar hiçbir zaman barışçıl kalamaz ve bir gün mutlaka özgür
toplumların özgürlüğünü tehdit ederler. Pareto’nun bu fikirleri
özgürlüğü dolayısıyla barış ve huzuru ön plana çıkardığı düşünülse de, bu
denklemin sınırları netleştirilmediğinden, uygulamada bir çok soruya ve soruna
neden olabilmektedir. Örneğin, ABD ne zaman ve hangi toplumların özgür
olmadığını düşünmektedir? Bu toplumların kendi iradeleri ne kadar önemlidir?
Özgür olmamakta bir özgürlük değil midir? Kendi özgürlüğünü özgür olmamak
yönünde kullanan bir halkı özgürleştirmek özgürlüğe bir müdahale değil midir?
Sorular
ve sorunlar ne kadar fazla olursa olsun bu egemen gücü dengeleyecek başka bir
güç olmadığı sürece soruların yanıtı ve sorunların çözümü önemsenmeyecektir.
Hakim gücün algılamaları, özgürlüğün sınırlarını belirleyecektir. Bununla
birlikte, istikrarı korumaya yönelik, koşulsuz özgürleştirme çabaları
istikrarsızlığın ana kaynağı haline de gelebilmektedir. Davranışlarına ve uluslararası sistemin işleyiş biçimine meşruiyet
kazandırma beklentisindeki her uluslararası büyük güç, sisteme bir model
önermiştir. Bu model, kendisi bakımından saptanmış olmakla birlikte, mutlaka
insanlığın geleceğine yönelik istikrar unsurları taşıyan "pax"
önermeleri taşımaktadır. Büyük güç, dünyayı çatışmalardan,
istikrarsızlıklardan, fakirlikten, vs. koruyacak bir "pax"
kuracağını, kurulan pax'ın özgürlük, uygarlık, kardeşlik ve hatta eşitlik
sağlayacağını ve insanlığı "barbarlardan" temizleyerek bunların
mümkün kılınacağını ileri sürer. Diğer bir ifâdeyle hâkim güç, kendi
tanımladığı barbar toplumlara özgürlük ve uygarlık getirmek adına mecburen
caydırıcı araçlara başvurmakta ve bu yolla onların daha barbar olmalarını
önlemektedir. Farklı türde ve çok sayıdaki oyuncunun birbiriyle uyumsuz
talepleri arttıkça sertleşen rekabet ortamlarının, genel ve küresel
istikrarsızlıklara yol açtığı açıktır. Söz konusu türden ortamların bertaraf
edilmesi sırasında da, lokomotif etki yaratacak büyük ve birbirleriyle dengeli
ilişkiler kurmuş güçlere ihtiyaç doğmakta, ancak lokomotif güç egemen güce
dönüşmeye başladığında, istikrarsızlıkların kaynağı durumuna düşebilmektedir.
20.yüzyılda
başlayıp bugünlere kadar gelen bu müdahaleci zihniyet, özgürlük adına, birçok
özgürlüğü yok etmiştir. Yok edilen özgürlüklerine yeniden kavuşmak için
mücadele eden her halk, hangi coğrafyada olursa olsun ABD müdahalesine maruz
kalmıştır. Hiçbir halk ABD ile uyumlu olmadığı sürece kendi arzuladığı
özgürlüğü yaşayamamıştır. ABD’nin uygun gördüğü standartlardaki özgürlük
anlayışı ise sadece demokratik tabana
sahip toplumlarda tutunabilmiştir. Diğer toplumlarda ise bu standartlar, tabanı
olmadığı için tepkilere, toplumda kırılmalara ve düzensizliğe neden olmuştur.
Bu kaos ortamı da yeni krizleri dolayısıyla ABD müdahalesini getirmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder