30 Mart 2012 Cuma

Demokrat Parti'nin Güç Durumu (DP) ve Merkez Sağ Siyaset

Gamze Güngörmüş Kona

Gamze Güngörmüş Kona
Demokrat Parti’nin (DP) Güç Durumu ve Merkez Sağ Siyaset
Söze gerek yok, rakamlar her şeyi ortaya koyuyor. Tarihinde 3 Cumhurbaşkanı çıkarmış, defalarca iktidar görmüş, siyasi yelpazedeki diğer tüm siyasi partileri kendi bünyesinden ve ideolojisinden doğurmuş bu denli köklü bir siyasi partinin bir süredir içinde bulunduğu durum can sıkıcı.
Yüksek Seçim Kurulu’nun verilerine göre, sadece İstanbul’daki seçmen sayısı 9.5 milyon civarında. Oysa şu anda DP’de açık olan ilçe sayısı 9, diğer ilçe yapılanmaları zaten mevcut Genel Merkez teşkilatını ve İstanbul İl teşkilatını kabul etmedikleri için ilçelerini özellikle kapalı tutuyorlar. Adını hatırlayamadığım kadar çok küçük muhalif gruplar var. İlçe Kongreleri ya sabote ediliyor ya da kocaman ilçelerde yaklaşık 40 delege ile ilçe başkanı seçiliyor. Tüm teşkilatlar 30 ya da 45 günlük atamalarla yürüyor.
Parti ne yazık ki şimdilerde camiye giderken uğrayan eski partili yaşlı amcaların, çay günlerini ilçe merkezlerinde yapmaya başlayan eski partili yaşlı kadınların, erken emekli uğraşsızların, dedikoduseverlerin, hayatta hiç bir şey olamamış ve mevcut güç boşluğundan faydalanmaya çalışanların, partinin güçlü günlerinde Parti içinde arzuladığı mevkii kapamamış siyasi harislerin mekanı olmuş durumda. Nitelikli insan sayısı yok denecek denli az, nitelikliler de bu duruma dayanamayarak kısa zamanda can havliyle Parti’den uzaklaşıyor.
Cumartesi yapılan DP Üsküdar İlçe Kongresi bunun en somut göstergesi. Üsküdar İlçe Kongresi’nde Parti’de üyeliği bulunmaya şahıs ilçe başkanı seçildi hem de Divan Başkanı’nın tüm uyarılarına rağmen, delegelerin pek çoğunun adı görevliler tarafından parti üyesi olmadıkları ve Üsküdar’da ikamet etmedikleri gerekçesiyle silindi, üye olmayan pek çokları da bir yolunu bularak yine oylarını hukuksuzca kullandılar. Yani durum Adliyelik. Öte yandan, delegelerin ve yeni yönetimin yaş ortalaması 80, hepsi haklı olarak 40 yıllık partili olduklarını sıklıkla dile getiriyorlar ama boş. DP’yi şahlandıracak kadrolar bu mudur? 46 ruhuyla geçmişi yad eden ancak fiziken elinden bir şey gelmeyen, ilçe merkezinde kadın günleri düzenleyen ve geçmişi çaylarını yudumlarken yad edenler...
Elbette, belki de son olarak DP içinde bulunduğu durumunu özetleyen şu soruyu sormak ve duygusal değil, mantıklı bir cevap vermek lazım : “Mevcut siyasi konjonktürde merkez sağda herhangi bir siyasi partiye ihtiyaç var mı?”
Bu soru bağlamda; AK Parti iktidarı bir sonuçtur. Merkez sağ siyaset hitap ettiği kitlenin arzularını siyaseten 1950’den 2000’e dek karşılamıştır. Siyaseten talebi karşılanmayan merkez sağ kitle mensubu kalmamıştır. Bu kitle siyaseten doyduktan sonra diğer bazı toplumsal ve ekonomik taleplerle sesini yükseltmeye başlamıştır. İşte bu noktada merkez sağda yer alan siyasi partiler bu merkez sağ kitlenin toplumsal ve ekonomik yeni taleplerini karşılamada yeni tarz bir siyaset geliştirmede güdük kaldı. İşte bu eski kitlenin bu yeni taleplerini karşılama vaadiyle yeni bir siyasi parti ortaya çıktı 2000’lerin başında. Bu yeni siyasi parti  hem muhafazakar hem yenilikçi olduğunu, toplumsal kesimleri kucaklayıcı olacağını, gücünü kurumlardan değil halktan alacağını ve belki de en önemlisi yeni bir imtiyazsız ekonomik sınıf yaratacağını ifade etti.
Siyasette ve toplumsal yaşamda güç boşluğuna yer yoktur, affedilmez, hemen doldurulur. Öyle de oldu; kurumlar arası çatışmalardan, banka hortumlamalarından, bir sınıfın haksız ve hadsiz bir biçimde devasa biçimde varsıllaşmasından, kötü ekonomik gidişten, “sen” “ben” “öteki” kavgasından, ötekileştirilmekten bıkmış halk düğmeye bastı, ampul yandı.         
Ak Parti iktidarı Türkiye’nin yaşaması gereken bir siyasal süreçti, yaşandı. Asıl düşündürücü olan bu denli uzun bir süre iktidarda kalan ve tam da bu nedenle hemen tüm siyasi cazibesini ve toplumsal karşılığını yitirmeye eninde sonunda yazgılı bir siyasi parti’nin bu uzun siyasi yolculuğu esnasında karşısına merkez sağda rakip bir siyasi parti yapılanması çıkmamış olmasıdır.     
Bu açıklamalardan sonra adımızı “AKP’nin hizmetlisi” olarak çıkarırlar. Bilmezler bir kez dahi oy vermediğimizi, ideolojisini paylaşmadığımızı ama yiğidi de hakkıyla gömmekten imtina ettiğimizi. Zaten sloganlarla, kalıplarla, şablonlarla, zihin zincirleriyle, ön yargılarla, ötekileştirmelerle, “bizden” “onlardan” bağırışmalarıyla bu siyasi ortama ulaşılmadı mı? Böylelerinden hiç hesap soran yok...         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder