27 Mart 2012 Salı

Tartışma Programlarının Yeni Efendileri – Hem Fatih Hem Nişantaşı Çocukları

Gamze Güngörmüş Kona
Metin Lokumcu öldü, Başbakan ile bir röportajında “ama öldü efendim” diyen program yapımcısı akrabasının önce “Yazı İşleri” sonra da “Basın Odası” programı yayından kaldırıldı, artık NTV’de değil. Benim için tüm zamanların –zorlamadan, tamamen doğumsal- en şuh esmer kadını tepkilerden korktu ve Leyla Zana’yı programa alamadı, programına konuk olan Vedat Türkali’nin söylediklerinden dolayı ise “ne olacak acaba” diye kara kara düşündü sonra da NTV’de kapı önüne kondu. Yılların güncel konulara hakim programcısı bir gazetenin “Yazıcıoğlu’nun helikopterini düşürdü” haberi üzerine artık ekmeğini şık motosikletlerin üstünde dolanarak çıkarıyor, detaya girmeden “iradesi dışında kulvar değiştirdi” diyelim. Has GS’li, Boğaziçili hanım programcı zaten kanalın genel yayın yönetmeni “geç James Dean” kıvamında, jöleli çocukla tutuştuğu “fikir münakaşası(!)”nın ardından 1 senedir işsiz, twitter kraliçesi olmuş. Yaşadığı antropoz döneminin ardından yaklaşık bin yıl geçmiş olmasına rağmen halen kadın - petrus ve seks üçlemesinden bedeninini kurtaramamış İzmirli adam şimdilerde bir kanalda, yetenek yarışması programında jüri üyeliği yapıyor. yılların Radikal Ankara temsilcisi, bir internet gazetesinde kendine zor yer bulmuş. Yine bir gazetenin kadın-arzu-şehvet üçlemesiyle bozmuş geç antropoz eski genel ayın yönetmeni şimdilerde bir kanalın magazin programında “pampiş” nedir, onu tarışıyor. Kısaca, bi 50 yıllık emektar Hasan Pulur amca kaldı yerinde belki onu da oynatırsak ölür falan diye düşünüyorlardır.
Şimdi artık tartışma programlarında kimler var; minibüs muavini kılıklı, mahalle delikanlısı kıvamında arsız adamlar, evde devamlı güllaç açtığı izlenimi uyandıran genç kadınlar, yıllarca bir gazetenin magazin eki’nde magazin yazan şimdilerde ise en kallavi tartışma programlarından birini hazırlayan fakat magazin yazarlığı görüntüsünden hiçbir şey kaybetmemiş sarışınlar, gariban bir muhitte muhafazakar bir orta sınıf aileye doğup, yetişip, şimdilerde ise şöhret sayesinde atladığı sınıfın nimeti olarak bin bir güzel kadınla Nişantaşı cafelerinde gönül eyleyen muhafazakar görünümünü kaybetmemiş ama isminin baş harflerinin işlendiği koldüğmelerini takmayı mensup olmaya çalıştığı sınıfın gözle görünür bir sembolü olarak yorumlayan orta yaşlılar, “bir gün bu baş örtümle yaşadığım tüm zulümlerin rövanşını alacağım” inancıyla tüm biriktirdiklerini şimdilerde tv’de program yapma, gazetede köşe alma ya da olma şansı bulduğunda, bir bir kusan baş örtülü genç kızlar, hallice felsefe ve sosyoloji okuduğu belli inananlar, son nefesini verirken dahi “12 Eylülcü generaller yargılansın”, “şu post-modern darbe metni Genel kurmay web sayfasından kaldırılsın” cümleleri ağızlarından dökülecek olan tam zamanlı programcılar yarı zamanlı akademisyenler, Diyarbakır cezaevi işkencelerinden geçmişlerin hınçlı oğlanları, 1402’likler, “irticai faaliyet yürttükleri zannıyla” ordudan YAŞ kararlarıyla atılan eski TSK mensupları, üniversiteye girmeye hak kazanmış fakat başörtüsü nedeniyle eğitimini tamamlayamamış kızlar, genç siviller, yeni tarz liboşlar (eski solculardan liboşlaşmış olanlar, eski solculuklarını muhafaza edenler şimdilerde demokrasinin önünde en büyük engel olarak telakki ediliyor, biliyorsunz), “ileri demokrasi” tutkun ve tutukluları, envai çeşit saltanat kayığı yalakaları, CHP’ye düşmanlar, MHP’ye gıcık olanlar, Filistin davasında Yahudilere karşı poşu takıp dağlarda savaşan eski solcular, askerleri mümkünse kurumsal alarak ve tümüyle ortadan kaldırmak isteyen asker sevmeyenler, cemaatin iyi eğitimli, akıllı çocukları. Araya bir duygusal gazeteci, bir kızgın paşa ve bir dinazor akademisyen attırıverdiler mi, ne şenlikli oluyor, hele bir de öfkesine hakim olamayan gazeteciye iki küfür, kızgın ama duygulu paşaya 2 şiir ve dinazor akademisyene de bir çemkirme serpiştirdiler mi tamadır. Kim bu kadar reyting alabildi bu güne dek söyleyin, şov programlarında parayla tutulup ortalığı karıştıran adamların haricinde. Bu beğenmediğiniz yeni TV efendileri başardı, bu minibüs muavini kılıklı adamlar, bu inançlı sosyologlar, asker sevmeyenler, bu yeni ayrıcalıklı zümre…
Neden bu kadar huysuzlandık anlamadım gitti. Benim hatırladığım bu güne dek her saltanatı süren o saltanat kayığında hep yalakalarını bulmuştu. Mesela Özal’ın devamlı yanında taşıdığı biri vardı, özellikle uzun seyahatlerinde bu adamı hep yanında götürürdü kendisine hikayeler masallar anlatsın diye. Sonra Papatyalar neciydı, masum bir 5 çayı gurubu mu? Gazetelerin ve televizyonların uygun bulunmayan bir haber ve yayın neticesinde genel yayın yönetmenlerinin kulakları çekilmez miydi? Ya da bunlar bir telefonla tarafından kaydırılmaz mıydı?, Erke dönengeci tanıtımında kimler vardı hatırlayın. Bazı devlet üniversitesi rektörleri üniversitenin parasıyla öğle yemeklerinde silme paşaları ağırlarlardı. Makamlarda laf çıkar buralarda çıkmaz düşüncesiyle, bazı orduevlerine gazete sahipleri ya da baş kalemleri çağırılıp, manşet attırılırdı. Bazı vakıf üniversiteleri mütevelli heyetlerine YÖK’teki işlerini halletmek için emekli ama o dönemlerde halen kudretli paşaları alırdı. Hatta bazı vakıf üniversiteleri YÖK’teki tüm kuruluş prosedürünü darmaduman ederek eski ama o dönem halen kudretli cumhurbaşkanı sayesinde bir gecede kurulmuştu. Bazı gazeteciler takır takır andıçlanmıştı, bir paşanın bir kartvizitinin açmayacağı kapı yoktu falan filan.
Eleştiri yaparken de adalet lazım. Sen o dönem omurgasızlığın sayesinde bulduğun her delikten başını çıkarıp, nemalandın, şimdi o kafanı çıkardığın deliğe kafan dışarıdayken bu iktidar beton boca etti neman kesildi diye mi bu adamları eleştiriyorsun yoksa senin ayrıcalıklı zümreni darmadağan ettiler, bu arada sen de yerle yeksan oldun ve seni dahil etmedikleri kendi ayrıcalıklı zümrelerini yarattılar ve sen de karşıdan yalanarak bakıyorsun ondan mı… Şimdi otur bekle sıranı, bunlar gitsin de “seninkiler” gelsin, sen de yine baş köşelere kurul, malı götür, millet yalansın, sen ve senin zevat semirdikçe semirin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder