27 Mart 2012 Salı

Patlattığı Oranda Tatmin Olan Kifayetsiz Adamlar, Adı Olmayan Kadınlar ve Bakan Fatma Şahin…

Gamze Güngörmüş Kona
Bakan Fatma Şahin hızlı girdi, yerinde oturan, öyle bakan Bakan değil belli ki. Umut verici girişimlerde bulunuyor, hepimiz her gün basından takip ediyoruz. Tüm girişimler adamların kadınlara daha az patlatmasını sağlamayı ya da patlatmasını engellemeyi amaçlıyor. Ben vicdanlı ve omurgalı bir muhalif olarak diğer muhalefet yapmak için ve “ben de varım” diyebilmek için muhalefet yapan muhalifler gibi “boş işler, bugüne kadar nerelerdeydiniz!” demeyeceğim. “Zararın neresinden dönülse kardır” deyişine gönülden inananlardanım çünkü. Tam da bu nedenle, yeni kurulmuş olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın başlatmış olduğu tüm girişimleri gönülden destekliyorum. Ancak, bu önlemlerle şiddetin engellenmesinin mümkün olamayacağını düşünüyorum. Neden?
Çünkü Bizim Türk erkekleri;
halen karma iftar davetlerine dahi karılarını almadan icabet ediyorlar,
halen karıları izin almadan alt tarafı ana-baba gezmesi ya da komşu gezmesine gittiğinde girişiveriyorlar,
halen karılarına ayaklarını yıkatıyorlar,
halen düğünlerde erkek çocuklarına boyundan büyük silah verip havaya kutlama ateşi açtırıyorlar,
halen karılarını ortamlarda sohbete katmadan sadece ele hizmetçilik ettiriyorlar,
halen “anam mı karım mı” deyişinde anayı baş sıraya oturtuyorlar,
halen bekar arkadaşlarıyla karı-kız muhabbeti yapıyorlar,
halen “at, avrat, silah” üçlemesinde her üçünü de iktidar alanlarını genişletici birer unsur olarak görüyor ve kullanıyorlar,
halen sadece akşamları bir araya gelebildikleri karılarını, kendi karınlarını doyurduktan sonra, kahveye çıkıp yine yalnız bırakıyorlar,
halen “karnından çocuğu sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” deyişine o sapsarı dişleriyle sırıtarak katılıp, destek oluyorlar,
halen kız çocuklarına analarının, erkek çocuklarına ise babalarının isimlerini koyuyorlar,
halen karılarını kendi analarına-babalarına hizmetçi diye kullanıyor,
halen beğenmedikleri yemekleri karılarının başlarına geçiriveriyorlar,
halen pek çoğu karılarını eve kapatıyorlar çünkü namuslarını ancak bu şekilde koruyabileceklerini düşünüyorlar,
halen namusları olarak kabul ettikleri karılarını kendi şarap paralarını çıkarmaları için oraya buraya yer sildirmeye tereddütsüz gönderiveriyorlar.
Çünkü bizim Türk kadınları;
Halen “kocamdır döver de sever de” deyişini pek bir seviyorlar,
halen marketlerde eve alınacak gıda vs. ihtiyacı kocasına yalvar yakar aldırıyorlar,
halen doğurduğu kız çocuklarına sadece hizmetkarlığı öğretirken erkek çocuklarına hep sükseli payeler vermeye devam ediyorlar,
halen sünnet törenlerinde şıkıdım şıkıdım oynuyor, kına gecelerinde ise hüngür hüngür ağlıyorlar, kız ve erkek çocuklarının yazgısını en baştan kabullenmişçesine,
halen erkek çocuklarının yataklarını darmadağın bırakmalarına, donları dahil, üstlerinden çıkan ne varsa yerlerde bırakmalarına, kız kardeşlerine tahakküm etmelerine ve kızkardeşlerini hizmetçi gibi kullanmalarına seve seve izin veriyor, tek kelime etmiyorlar,
halen dayak yedikten sonra “erim” diye yatakta yanlarına kıvrılıveriyorlar,
halen kendi okumamışlıklarını kocalarının kendilerini bu şekilde ezmesini kolaylaştırıcı bir unsur olarak görmüyor olmalılardır ki; kendi kızlarını okumaktan alıkoyan kocalarına tek bir kelam dahi sarf etmiyorlar,
halen kocaları önde kendileri sünepe gibi arkada yürümekten hiç gocunmuyorlar.
İşte Fatma hanım tüm bu nedenlerden dolayı, kadına şiddeti önleme girişimleriniz yerini bulamayacak.
Küçük aklımca ne yapmak lazım biliyor musunuz :
Öncelikle “eğitim devrimi”ni gerçekleştirmek lazım,
Eğitim görmeyen kız çocuğunun kalmaması lazım hem de bizzat devlet politikası vasıtasıyla,
İlkokul 1. Sınıftan itibaren anaların, kadınların, kızkardeşlerin ne kadar kıymetli olduğunu zihinlere kazıtmak için kitaplarda çamaşır – bulaşık yıkayan kadın resimleri koymak yerine kadını doktor, mühendis, yönetici olarak konumlandırmak lazım,
kadının ana olduğunu analığın ise ne kadar kutsal olduğunu vurgulamak lazım, ister muhafazakar/dinsel öğretinin düsturları üzerinden örnekleyerek, ister modernizmin kaypak teamülleri üzerinden kafalara kazıtarak,
kadın istihdamını hakkıyla yerleştirmek, erkek lehine olan istihdam politikalarını erkek lehine çevirmek lazım,
iş yerinde tacizi “kadın kuyruk sallamıştır” diye geçiştirmek yerine, buna yeltenen ırz düşmanı adamları yüklüce manevi tazminat ödemeye mahkum ederek, adeta kendi karısına sarkmaktan dahi ürker duruma getirmek lazım,
“kız kısmısı okumaz” diye kız çocuklarını okula göndermeyen “adam” sıfatıyla dolaşan adamcıkları içeri attırmak lazım,
Doğu’daki ataerkil yapıyı oy uğruna dahi olsa kırıp geçirmek lazım,
tek kadın bakan yerine kabineye daha çok kadın bakanın kazandırılmasını sağlamak için Başbakan’ın başının etini yemek lazım,
köydeki kızlarımız için köy enstitülerini ve halk evlerini tekrar açmak lazım, onlara tarlanın ve ev işlerinin haricinde de bir hayat olduğunu fark ettirebilmek için,
hukuku, şiddet gören ve katledilen kadın lehine çevirmek lazım adamı yaptığına bin pişman etmek için,
koca dayağından karakola sığınan kadının polisten “haydi kocanın yanına hanım” sözünü sarf eden polis zihniyetini ortadan kaldırmak ve yerine kocasını karokala çektirecek polis zihni yaratmak lazım.
Haydi Fatma hanım yap da ben de bir ömür seninle gurur duyayım bir kadın olarak.

Önemil not : feminizmi aciz kalmış kadınların kamusal tutunma aracı olarak gördüğüm için feminist değilim, feministlere de kendilerini baştan alt sınıf olarak konumlandırdıkları ve bu nedenle derhal savunma pozisyonuna yerleştikleri için hep kızmışımdır. Yani, ne feminist harekete ne de feministlere sempatim vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder